Ölüm Olmasına Rağmen Gözaltı veya Soruşturma Yok

Somali Cumhurbaşkanı'nın oğlu İstanbul'da bir kuryeye çarptı ve ölümüne neden oldu. Kazada ölüm olmasına rağmen maalesef oratada ne bir gözaltı kararı nede bir soruşturma yaşandı.

İstanbul'un yoğun ve hareketli sokaklarında, 30 Kasım Perşembe günü öğleden sonra Kennedy Caddesi, Avrasya Tüneli çıkışında bir trajedi yaşandı. Bir motokurye olan 38 yaşındaki Yunus Emre Göçer, seyir halindeyken, Somali Cumhurbaşkanı'nın oğlu Mohammed Hassan Shekh Mohamud'un kullandığı 06 CD 4581 plakalı aracın çarpması sonucu ağır yaralandı ve kısa bir süre sonra hayatını kaybetti.

Göçer'in yaşam mücadelesi, bir hafta süren yoğun bakım tedavisine rağmen son buldu. Maltepe Gülsuyu Mahallesi'nde düzenlenen duygusal cenaze töreninin ardından, Başıbüyük Mezarlığı'nda toprağa verildi. Bu olay, sadece bir trafik kazası olarak kalmayıp, adaletin peşindeki bir mücadelenin sembolü haline geldi.

Kazanın faili olarak belirlenen Mohammed Hassan Shekh Mohamud'un, polis merkezindeki ifadesinin ardından serbest bırakılması, kamuoyunda büyük bir tartışma yarattı. Avukat Iyaz Çimen, durumun vahametini ve adaletin gecikmesini şu sözlerle dile getirdi: "Şu an için failin Somali Cumhurbaşkanı'nın oğlu olduğunu öğrendik. Ölüm gerçekleşmiş olmasına rağmen herhangi bir gözaltı veya tutuklama yok. Bu, adalet sistemimizde ciddi bir sorunun göstergesi."

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, bilirkişi raporlarının yeniden değerlendirilmesi ve Mohamud hakkında yurt dışına çıkış yasağı getirilmesi kararıyla olaya müdahale etti. Bu adımlar, adaletin sağlanması yolunda atılan önemli adımlar olarak görülse de, toplumun bazı kesimlerinde hâlâ tatmin edici bulunmuyor.

Göçer'in ölümü, İstanbul’un karmaşık trafik düzeni ve motokuryelerin yaşadığı riskler hakkında daha geniş bir tartışmayı da beraberinde getirdi. Moto kuryeler ve Göçer'in yakınları, Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı önünde adalet taleplerini dile getirdiler. Bu trajedi, sadece bir kişinin kaybı değil, aynı zamanda toplumsal bir sorunun ve adalet arayışının da simgesi haline geldi.

Bu olay, İstanbul'un kalbinde yaşanan bir trajedinin ötesinde, bir adalet arayışını ve toplumun farklı kesimlerinin nasıl etkilendiğini gözler önüne seriyor. Yunus Emre Göçer'in anısına ve adaletin sağlanması için yürütülen mücadele, şehrin sokaklarında yankılanmaya devam ediyor. Bu, sadece İstanbul'un değil, tüm Türkiye'nin vicdanını sorgulayan bir vakadır.