Seçim sonrası ekonomiyi neler bekliyor?
Seçim ekonomisi tüm hızıyla devam ediyor. Beklentiler artarken faiz artışı beklenmiyor. Bütçe açığı ve enflasyon riski yükseliyor. Emekli ikramiyesi ve TL mevduat faizleri merak konusu. Seçim sonrası ekonomiyi neler bekliyor?
Merkez Bankası'nın bu hafta yapacağı toplantı merakla bekleniyor. Enflasyon beklentileri ve TL'ye dönüşün istenilen seviyede olmamasına rağmen yeni bir faiz artışı kararı beklenmiyor. Bu durum, "enflasyonla mücadeleye seçim molası"nın devam ettiğini gösteriyor. Seçim ekonomisinin etkisiyle bütçe açığının da artması öngörülüyor.
Seçim Ekonomisinin Etkileri:
Ocak ayından itibaren seçim ekonomisinin hız kazandığı görülüyor. Ocak ayı bütçe açığı geçen yılın aynı ayına göre 5 kat fazla gerçekleşti. Faiz harcamalarının da artması bu açığın büyümesinde önemli rol oynadı. Şubat ve Mart ayı bütçe açıklarının da yaklaşan seçimler nedeniyle daha da yüksek olması bekleniyor. Seçimlere yaklaştıkça çeşitli kesimlere biriken borçların da ödeneceği tahmin ediliyor.
Emekli bayram ikramiyesinin 3 bin TL olarak belirlenmesi, siyasi otoritenin daha dikkatli davrandığına işaret olarak yorumlanıyor. Yine de ödeme günü yaklaştıkça ikramiyenin artırılması gündeme gelebilir.
Para Politikası ve Enflasyon:
Seçimlerin para politikaları üzerinde de etkisi var. Sıkı para politikasına seçim nedeniyle ara verildi. Geçtiğimiz hafta açıklanan beklenti anketleri, 2024 yılsonu enflasyon beklentilerinin daha da yükseldiğini gösteriyor. Ocak ayı enflasyonunun beklenenden yüksek gelmesi bu artışta etkili oldu.
Merkez Bankası'nın 2024 yıl sonu enflasyon hedefi yüzde 36 iken piyasa beklentisi anketlerde yüzde 43'e çıktı. Piyasa oyuncularıyla görüşmelerde bu rakamın yüzde 46-47'nin altında tahmin edene rastlanmadı. Anketlerin gösterdiğinden daha yüksek bir piyasa enflasyon beklentisi olduğu söylenebilir.
TL'ye Dönüşte Riskler:
Seçimler nedeniyle Merkez Bankası'nın piyasadaki likiditeyi gerektiği ölçüde çekmediği de bir gerçek. Bu nedenle TL'ye dönüşün göstergesi olan TL mevduatlara yöneliş beklentilerin altında kalıyor. Bu durum bankaların kaynak maliyetlerinin düşmesine neden olurken, özellikle küçük tasarruf sahibi vatandaşlar mağdur ediliyor.
Mevduat faizlerinin düşük tutulması küçük tasarrufçuyu mağdur ederken, kredi faizlerinin artmasına neden oluyor. Bankalar, önümüzdeki dönemde enflasyonun düşeceği hesabıyla, özellikle nakit sıkışıklığı olan KOBİ ve esnaflara uzun vadeli kredi teklif ediyorlar. Bu kredilerin 2-3 yıl vadeyle alınması halinde kredi faiz oranlarını yüzde 46-47'ye çekmiş durumdalar. Kısa vadeli krediler için ise yüzde 52 faiz uygulanıyor.
Buna karşılık mevduatta ise, küçük tasarruf sahibine ancak yüzde 35-36 TL mevduat faizi ödeniyor. Yüksek hacimli tasarruflara yüzde 42-43 faiz veriyor, KKM’den dönen TL mevduatlara ise yüzde 62’ye kadar faiz ödeniyorlar. Bu ödemeler bileşik ve ortalama hesaplandığında faiz yüksek görünüyor ama özellikle küçük tasarruf sahibi yine enflasyon altında negatif faiz alıyor.
Bu nedenle de dövize talep artmaya devam ediyor. KKM’den çözülen hesapların bir bölümü TL’ye, diğer bölümü döviz hesapların akıyor. Sıkı para politikasının amaçlandığı TL’ye dönüş bu nedenle istenilen ölçüde olmuyor. Bu yüzden de Merkez Bankası döviz rezervlerinde erime devam ediyor. Ocak başından bu yana net döviz rezervlerindeki erimenin 10 milyar doları aştığı görülüyor.
Ekonomi Yönetiminin Planları ve Riskler
Ekonomi yönetimi mevcut rezervlerle Mart ayı sonuna kadar durumu idare etmeye çalışacak. Rezervlerdeki sıkıntı nedeniyle yılbaşından bu yana kur artışları yüksek oldu. Ancak geçen seçim öncesinde olduğu gibi, bundan sonra seçime kadar kurları neredeyse sabit bir rakamda tutmaya çalışabilirler.
Özetle:
- Enflasyonla mücadelede gevşek bir dönem yaşıyoruz.
- Enflasyon beklentileri düşmesi gerekirken artıyor, bu nedenle de politika faizinde artış ihtiyacı hissediliyor.
- Seçim nedeniyle faiz artışı kararı alınması beklenmiyor.
- Şubat'ta yapılacak 2,5 puanlık faiz artışının beklentileri olumluya çevirme imkanı varken, seçimden sonra faiz artış ihtiyacının en az 5 puan olacağı öngörülüyor.
- Geçen yılın ikinci yarısında gördüğümüz gibi; alınan geç kararlar ekonominin ödeyeceği faturayı büyütüyor.
- Emekli ikramiyesinin 3 bin TL olarak belirlenmesini, giderek artırılan yükün yine dar ve sabit gelirliler ile yoksul kesimlerin üzerine yükleneceğinin bir işareti olarak görebiliriz.
Sonuç:
Seçim ekonomisi, ekonominin birçok alanında riskler oluşturuyor. Enflasyon beklentilerinin yükselmesi, bütçe açığının artması ve TL'ye dönüşün istenilen seviyede olmaması gibi sorunlar, seçim sonrası daha da büyük sorunlara yol açabilir. Ekonomi yönetiminin bu riskleri göz önünde bulundurarak gerekli adımları atması ve seçimlerden sonra ekonomiyi düzeltmek için acil bir plan hazırlaması gerekiyor.
Bakmadan Geçme