Yenidoğan çetesi: 13 gözaltı, Ölüm ve tehdit zinciri
Kamuoyunda 'Yenidoğan çetesi' olarak bilinen organize suç yapılanmasına yönelik yürütülen soruşturma kapsamında, önemli bir gelişme yaşandı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma çerçevesinde, aralarında kamu görevlilerinin de bulunduğu 13 şüpheli hakkında iddianame düzenlendi.
Şüphelilerin, suç örgütüne bilerek ve isteyerek yardım ettikleri, ayrıca resmi belgelerde zincirleme şekilde sahtecilik yaptıkları öne sürüldü.
Soruşturmanın odak noktasını oluşturan çete yapılanmasının, yeni doğmuş bebekler üzerinden yasa dışı faaliyetlerde bulunduğu, özellikle resmi belgelerde sahtecilik yaparak bazı kişilere yasa dışı yollarla kimlik kazandırdığı tespit edildi.
Savcılığın iddiasına göre örgüt üyeleri, çeşitli hastanelerde dünyaya gelen bebekler üzerinden sahte doğum kayıtları düzenleyerek, aslında var olmayan bireyler adına nüfus kayıtları oluşturdu. Bu yöntemle kimlik verilen kişilerin bazıları yurt dışından yasa dışı yollarla Türkiye'ye gelen bireylerdi.
İddianamede Öne Çıkan Suçlamalar
Hazırlanan iddianamede, şüphelilerin “suç işlemek amacıyla kurulan örgüte yardım etmek” suçunun yanı sıra “resmi belgede zincirleme şekilde sahtecilik” suçunu işledikleri belirtildi.
Özellikle zincirleme suç vurgusu, şüphelilerin tekil değil, sistematik bir şekilde sahte belgeler düzenlediklerini gösteriyor.
Şüphelilerden bazılarının kamu görevlisi olduğu, görevlerini kötüye kullanarak sahte doğum belgelerinin resmi sisteme işlenmesini sağladıkları ifade edildi. Bu kişilerin, ilgili resmi kurumlarda bağlantılar kurarak örgüt faaliyetlerine zemin hazırladığı aktarıldı.
Sahte Kimlikler ve Yurttaşlık Kazandırma Operasyonu
İddianameye yansıyan detaylara göre, çete üyeleri doğmamış ya da ölmüş bebekler adına sahte belgeler hazırlayarak, bu kimlikleri yasa dışı olarak başkalarına devrediyordu.
Bu yöntemle bazı bireyler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçmiş gibi gösteriliyor, ardından çeşitli sosyal haklardan yararlanmaya başlıyordu.
Yapılan teknik ve fiziki takip sonucunda, söz konusu sahte belgelerin birçok kurumda geçerli kılındığı, bu sayede kişilere sağlık hizmetlerinden yararlanma, resmi işlere başvurma ve hatta yurttaşlık başvurusu yapma imkânı sağlandığı ortaya çıktı.
Soruşturmanın Kapsamı Genişledi
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturmanın ilk aşamasında belirlenen deliller doğrultusunda 13 kişi hakkında işlem yaptı.
Ancak savcılık kaynaklarına göre, soruşturma halen devam ediyor ve yeni şüphelilerin dosyaya dahil edilmesi söz konusu olabilir.
Örgütün yalnızca İstanbul’da değil, Türkiye'nin farklı illerinde de bağlantılar kurduğu, bu bağlantılar aracılığıyla sahte doğum belgelerinin nüfus müdürlüklerine işlendiği öne sürülüyor. Bu nedenle farklı illerdeki savcılıklarla da koordineli bir soruşturma yürütülüyor.
Deliller Güçlü: HTS Kayıtları ve Gizli Tanıklar
İddianameye göre, soruşturma sürecinde elde edilen delillerin başında HTS kayıtları, telefon görüşmeleri, belge incelemeleri ve bazı gizli tanık ifadeleri yer alıyor. Özellikle örgütün iç işleyişine dair bilgi veren gizli tanıkların beyanları, soruşturmanın seyrini değiştirdi.
HTS analizlerinden, bazı kamu görevlilerinin örgüt üyeleriyle sık sık iletişim kurduğu ve belirli dönemlerde bilgi akışı sağladıkları tespit edildi. Bu bulgular, savcılığın kamu görevlilerine yönelik suçlamalarını kuvvetlendirdi.
Adliyeye Sevk ve Tutuklama Süreci
Soruşturma kapsamında gözaltına alınan şüphelilerden bazıları, emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi.
Mahkeme, delil durumu ve suçun niteliğini dikkate alarak şüphelilerden 7’sinin tutuklanmasına karar verdi. Diğer şüpheliler ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Savcılık, tutuklu şüphelilerin kaçma ve delilleri karartma ihtimaline dikkat çekti. Tutuklama kararları sonrasında, şüphelilerin telefonlarına ve dijital materyallerine de el konuldu.
Sosyal ve Hukuki Yansımalar
Yenidoğan çetesine yönelik soruşturma, kamuoyunda geniş yankı buldu. Özellikle kamu görevlilerinin bu tür bir yapının içinde yer alması, güvenlik ve kamu düzeni açısından ciddi endişelere yol açtı.
Uzmanlar, bu tür yapılanmaların yalnızca cezai değil, idari olarak da ciddi yaptırımlarla karşı karşıya kalması gerektiğini vurguluyor.
Hukukçular, dava sürecinde zincirleme sahtecilik suçunun örgütlü yapı içerisinde işlendiği kanaatinin mahkemece kabul edilmesi durumunda, sanıkların ağır cezalarla karşı karşıya kalabileceğini belirtiyor.
Vatandaşlık Sistemine Güven Sarsıldı
Uzmanlar, olayın ortaya çıkmasının ardından Türkiye'deki kimlik ve nüfus sistemlerinin denetlenmesinin önemine dikkat çekiyor.
Sahte belgelerle oluşturulan kimliklerin, ulusal güvenlik açısından risk oluşturabileceği ifade ediliyor. İçişleri Bakanlığı’nın konuya ilişkin olarak kapsamlı bir denetim süreci başlattığı da gelen bilgiler arasında.
Yenidoğan çetesine ilişkin hazırlanan bu iddianame, yargı sürecinin başlaması anlamına geliyor. Mahkeme sürecinde sunulacak yeni deliller ve tanık ifadeleriyle olayın boyutlarının daha da netleşmesi bekleniyor.
Savcılık, soruşturmanın derinleştirilerek örgütün tüm bağlantılarının ortaya çıkarılacağını ve adaletin eksiksiz şekilde işleyeceğini vurguluyor.
Kamuoyunun dikkatle izlediği bu dava, hem hukuki hem de toplumsal açıdan önemli bir sınav niteliği taşıyor.
Özellikle kamu kurumlarında görevli kişilerin sorumluluklarının sorgulanması, ileride benzer yapıların oluşmasını engellemek adına kritik bir adım olabilir.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından sürdürülen "yenidoğan çetesi" soruşturmasında yeni bir gelişme yaşandı.
Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı'nın hazırladığı fezleke doğrultusunda oluşturulan 57 sayfalık yeni iddianamede 13 şüpheliye yönelik suçlamalar yöneltildi. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) bu süreçte "suçtan zarar gören" kurum olarak kayıtlara geçti.
Yeni iddianame, halihazırda Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam eden ana dava dosyasına dayandırılarak oluşturuldu.
Dosyada, tıbbi bilirkişi raporları, Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu'nun incelemeleri, şüphelilerin ifadeleri ve iletişim kayıtları dikkate alındı.
İddianameye göre, daha önce davaya dahil edilmeyen bazı şüphelilerle ilgili ek soruşturmalar başlatıldı ve bu kapsamda toplam 17 kişinin tespit edildiği belirtildi.
Savcıyı Tehdit Eden İsim de İncelemede
İddianamede, Mustafa Kemal Zengin'in, savcı Yavuz Engin’i makamında tehdit ettiği yönündeki bulgulara yer verildi. Zengin’in, “örgüt üyelerinden” Tuğçe Toptemel’in tahliyesi için savcıyla görüşme yaptığı, bu görüşmede tehdit içeren ifadeler kullandığı aktarıldı.
HTS kayıtlarına göre, Zengin’in; Beylikdüzü Medilife Hastanesi'nin mesul müdürü Ahmet Atilla Yılmaz ile 138 kez, avukat Aylin Arslantatar ile 1320 kez ve Toptemel’in üvey babası Yavuz Çelik ile 110 kez iletişim kurduğu belirlendi.
Ayrıca, tehditten önce de bu isimlerle temas halinde olduğu vurgulandı. Zengin’in örgüt hiyerarşisine doğrudan dahil olmadığı, ancak bilinçli şekilde yardım ettiğine dair yeterli şüphe oluştuğu belirtilerek, savcıya yönelik tehdit eylemiyle ilgili soruşturmanın sürdüğü kaydedildi.
Tıbbi İhmaller ve Sahte Belgeler
İddianamede, şüpheli doktor Zeki Ötünç'ün, Avcılar Hospital'da yaşamını yitiren Kerem Muhammet Tokluoğlu adlı bebeğe uygun canlandırma tedavisini uygulamadığı, solunum cihazını doğru şekilde ayarlayamadığı ve gerekli tedavi olan surfaktanı vermediği tespit edildi. Bu ihmallerin, bebeğin ölümünde etkili olduğu belirtildi.
Esenyurt Reyap Hastanesi'nde görev yapan hemşire Aslı Alemdağ'ın, hayatını kaybeden Yünaçtı adlı bebeğe ait dosyada sahte belge düzenlediği, entübe haldeki Kuşlu bebek adına çekilmiş bir akciğer grafisini bu dosyaya yüklediği ifade edildi. Alemdağ’ın örgüt hiyerarşisinde aldığı talimatlara sadık kaldığına da dikkat çekildi.
Hasta Sevklerinde Koordinasyon Zinciri
Çorlu Reyap Hastanesi’nde görevli Remzi Karaca'nın 112 acil servisi aracılığıyla hastaneye gönderilecek bebeklerin bilgisini önceden aldığı, uygunluk durumuna göre hastane kabulünü organize ettiği anlatıldı.
Karaca’nın, cerrahi ya da ileri tedavi gerektiren bebekleri tanıdığı hastanelere yönlendirdiği ve bu süreçte Fırat Sarı ve Gıyasettin Mert Özdemir ile koordineli çalıştığı öne sürüldü.
TRG Hospitalist Hastanesi’nde sekreterlik yapan Senanur Ünlü’nün de sisteme gerçeğe aykırı epikriz belgeleri yüklediği, Fırat Sarı ile para transferi ve telefon trafiği bulunduğu bilgisi verildi.
Özel Avcılar Hospital'da sekreter olan Gözde Polat’ın da sahte epikriz düzenleyerek Hasan Basri Gök ile iş birliği yaptığı iddia edildi.
Usulsüz Kiralama ve Yüksek Ceza Talepleri
Silivri Kolan Hastanesi’nin başhekimi ve mesul müdürü olan Bener Mahmut Mansuroğlu’nun, Fırat Sarı’ya ait Medisense şirketi aracılığıyla hastane bünyesindeki bir alanı sağlık mevzuatına aykırı şekilde kiraya verdiği belirtildi.
Bu işlem nedeniyle “nitelikli dolandırıcılık” suçu kapsamında yargılanması talep edilen Mansuroğlu’nun yöneticilik sorumluluğu bulunduğu vurgulandı.
Başhekim İbrahim Oktay ve başhemşire Hilal Vatansever’in de Fırat Sarı ile sık telefon görüşmesi yaptığına ilişkin HTS kayıtları dosyaya girdi.
Şüpheli Meryem Küçükoğlu’nun ise hastaneye ait curosorf ilaçlarını satın almak istediğine yönelik delillere ulaşıldı. Ana dosyada tutuklu bulunan Hüseyin Gündüz ile aynı sorumluluk seviyesinde olduğu belirtildi.
Ayrıca, firari şüpheli Serenay Şenkalaycı'nın Avcılar Hospital'da çalıştığı dönemde hayatını kaybeden Tokluoğlu bebeğin ölümüyle ilgili sorumluluğu bulunduğu ileri sürüldü.
Bu yeni iddianamenin, Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yürütülen ana dava dosyasıyla birleştirilmesi istendi.
Zengin: Abarttım, Bu Noktaya Geldi
Şüpheli Mustafa Kemal Zengin, ifadesinde savcıyı tehdit etmek gibi bir niyetinin olmadığını savundu. Üslubunun yanlış anlaşıldığını belirterek özür diledi.
Kendini müşavir olarak tanıttığını, "müsteşar" sıfatını başkalarının kullandığını söyledi. Savcının, avukat Aylin Arslantatar ile arkadaş olduğunu belirterek dosyayı bu yüzden almadığını, söylediklerinin büyük kısmının "boşboğazlık ve abartı" olduğunu dile getirdi.
Ceza Talepleri Netleşiyor
İddianamede yer alan bazı şüpheliler hakkında henüz soruşturma izni alınmadığı için dosyaları ayrıldı. Bu kişiler arasında Hilda Keykubad, Dursun Eryılmaz, Seher Çuhadar, Şeyhmus Çelik ve Songül Kaloğlu bulunuyor.
Mustafa Kemal Zengin için, “örgüte yardım” suçlamasıyla 2 ila 4 yıl arasında hapis cezası talep edildi. Firari konumundaki Serenay Şenkalaycı’nın ise “resmi belgede zincirleme sahtecilik” suçundan 2 yıl 6 aydan 8 yıl 9 aya kadar cezalandırılması istendi.
Bener Mansuroğlu hakkında ise “örgüt üyeliği” ve “kamu kurumunu dolandırma” suçlarından toplamda 12 yıldan 39 yıla kadar hapis istemiyle yargılanması talep edildi. Diğer 10 şüpheli hakkında da çeşitli suçlamalarla farklı oranlarda ceza talepleri yer aldı.
Ne Yaşanmıştı?
Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü önceki soruşturmada, yeni doğan bebeklerin anlaşmalı özel hastanelere sevk edilerek ölümüne neden olunduğu ve bu süreçten haksız kazanç elde edildiği iddia edilmişti.
Örgüt lideri olduğu öne sürülen doktor Fırat Sarı ile birlikte 16 kişi tespit edilmişti. 4 Aralık’ta düzenlenen operasyonla 5 doktor, 3 hemşire, 5 sağlık çalışanı ve 1 sivil olmak üzere 14 kişi gözaltına alınmıştı. Daha sonra soruşturmada şüpheli sayısı 18’e yükselmişti.
Bakmadan Geçme





