Eskiye Dönüş Mümkün Olsa!

İnsanlık tarihine şöyle bir baktığımızda, avcı toplayıcı topluluklardan tarım toplumuna dönüşümün bizi her alanda nasıl etkilediğini çok...

Hasan GÖKTEN Hasan GÖKTEN Eğitimci Yazar Beden Eğitimi Öğretmeni ve Antrenörü.
Tüm Yazıları

İnsanlık tarihine şöyle bir baktığımızda, avcı toplayıcı topluluklardan tarım toplumuna dönüşümün bizi her alanda nasıl etkilediğini çok açık bir şekilde görüyoruz.İlk etapta sürekli mesafeler kat ederek, devasa av hayvanları avlayan, baş edemeyeceği büyüklükteki vahşi hayvanlardan kaçarak farklı iklim koşullarında yaşamayı öğrenen, çok daha zorlu bir hayata alışık olan atalarımız , çok dayanıklı fiziksel yapılara sahiplerdi. Milat’tan önce 8500 yıllarına doğru artık tarım toplumuna geçilmişti. Genel olarak bakıldığında tarım toplumundaki yaşamın avcı toplayıcılara göre daha rahat olduğu düşünülebilir. Ancak avcı toplayıcı topluluklar sürekli hareket halinde oldukları için çok farklı bitkiler ve av hayvanları ile besleniyorlardı. Bu durum fiziksel gelişimlerine çok büyük katkılar sağlıyordu Bunun yanında sürekli hareket halinde oldukları için fiziksel yapıları çevik, zayıf, kaslı ve dayanıklıydı. Ağaçlara tırmanan, suları yüzerek geçen, hendeklerden atlayan, kayalara, buzullara tırmanan insan oldukça atletikti.

Çocuk sayısı oldukça azdı. Çünkü göçebe topluluklar da çocuk ayakbağı oluyordu.

Milat’tan önce 12.500 yılında başlayan tarım toplumuna geçiş olayı, MÖ. 8500 yılında artık net bir şekilde gerçekleşmişti Tarım toplumu ile beraber yerleşik hayata geçildiğinden dolayı, artık eskisi kadar mesafe de kat edilmiyordu. Atalarımız buğday ekip biçmek için tarlalarda çalışmaya başladı. Bu da eklem ağrılarını gündeme getirdi. Çeşitli fiziksel sakatlıklar oluşmaya başladı. Buğdayın insan bünyesi üzerindeki etkisi obeziteyi ortaya çıkardı .

Eskisi kadar farklı alanlara gidip farklı besin kaynaklarına ulaşılamadığı için vücut bir çok besini alamaz oldu. Bu durum hastalıkların ortaya çıkmasına sebep oldu. Sürekli mesafe kat edilmediği için, çocuk sayısı artmaya başladı. Çocuk sayısının artması daha fazla buğday ekilmesi, daha fazla işçi anlamına geliyordu. Artık topluluk halinde yaşayan insanlar salgın hastalıklara maruz kalmaya başladı. Çocuk ölümlerinin sayısı arttı. Yani aslında daha lüks bir hayata geçirdiği düşünülürken, daha zorlu bir hayata geçildi. İnsanlar eğlenceye daha az vakit ayırır oldular. Bu da insan psikolojisini derinden etkiledi. Her nesil bir öncekininin yaşadığı gibi yaşadığını düşünüyor, ama ufak tefek farklılıklarla bir önceki nesilden kopuyordu. Bu durumu bugün bile görebiliriz.Mektup yazma olayını ele alalım.

Eskiden birine mektup yazmak istediğinizde, yazacağınız konuyu iyice tahlil eder, onu bir kağıda yazar, zarfın içine koyar, postaneye götürür gönderirdik. Mektubun cevabını gelmesi bazen günler aylar alabilirdi. Hal böyle olunca karşı tarafa yazmak istediklerimizin özünü yazardık. Oysa şimdi öyle mi, gönderdiğimiz e-posta anında dünyanın öbür ucuna gidiyor. Eğer e-posta gönderdiğimiz kişi açıksa, o da anında cevap veriyor. Eskiden meselenin özünü yazıp gönderirken, şimdi gereksiz bir sürü konu da buna dahil oluyor. Bu bize zaman kaybettiriyor. Yani aslında lüks gibi gördüğümüz bu olay, kolaylık gibi gördüğümüz bu olay bize zaman kaybettiren bir durum haline dönüyor. Bazen kendime sormadan edemiyorum. Acaba tarım toplumuna geçmeden, atalarımız gibi avcı toplayıcı olarak yaşamaya devam etseydik, dünya daha yaşanılır bir yer mi olurdu?

Eğitimci Yazar / Hasan GÖKTEN