Osmanlı İmparatorluğu’nun ( 1850- 1922) Çöküşü ve Yıkılışı
Eğer bir devlet toprakları koruyamıyorsa ve nüfusunu bir arada tutamıyorsa, O devletin temel işlevleri konusunda başarısız olduğu varsayımına varılır.

Eğer bir devlet toprakları koruyamıyorsa ve nüfusunu bir arada tutamıyorsa, O devletin temel işlevleri konusunda başarısız olduğu varsayımına varılır. 19yüzyıl sonu ve 20. Yüzyılın başı Osmanlı İmparatorluğu’nun çok başarısız yıllarıdır.Bu dönem içersinde topraklarının büyük bir kısmını Rus İmparatorluğu’na ve içerdeki milliyetçi hareketlere(Sırplar ve Yunanlılar)kaptıran Osmanlı bu iki büyük toprak kaybı dalgasından önemli düzeyde zarar görmüştü. 1877-78’Romanya ve Bulgaristan kuruldu. Avusturya Bosna’yı aldı. Anadolu’nun doğu bölgelerini Rusya ele geçirdi. Ardından1912-1920 arasında Avrupa’da kalan toprakların tamamına yakınını Balkan Savaşlarında Balkanlarda yeni kurulan devletlere kaptırdı. 1.Dünya Savaşında Arap vilayetleri İngiltere imparatorluğuna kaptırdı. Kaybedilen toprakların tamamı 500 yıl boyunca Osmanlı toprakları olmuştu. Ve Osmanlı geleneğini paylaşmıştı. Balkanlar İmparatorluğun en zengin ve en verimli arazilerdi. Aynı zamanda nüfusun en yoğun olduğu vilayetlerdi. Ayrıca Osmanlı yönetici sınıfının büyük kısmının doğup büyüdükleri memleketlerdi. Avrupa Devletleri Arık Avrupa Osmanlının eski gücünün yitirdiğini çok iyi biliyorlardı. Tepesine çökmek için fırsat kolluyorlardı. Osmanlı elitinin Avrupa’nın teknoloji ve deneyimlerinin uyarılması yoluyla devleti güçlendirme yönündeki yoğun çabalarına rağmen, imparatorluğun sonun geldiğini de biliyorlardı.1908’den sonra JÖN TÜRK hareketinin radikal kanadı ve ardından da Türkiye Cumhuriyeti’ndeki Kemalist hareket tarafından da İmparatorluğun sonun geldiği biliniyordu.. 19.yüzyıl reformcularının, bir taraftan Avrupa emperyalizminin genişlemesini , diğer taraftan ise milliyetçiliğin yükselişini durdurmadaki başarısızlığından kaynaklı olarak hayal kırıklığına uğrayan Jön Türkler ve Kemalistler, önceki kuşağın köktenci idealini, yani “ Etnik Unsurlar Birliği” politikasını önce ümmetçilik ve daha sonrada (1923) den sonra Türk milliyetçiliği politikasıyla değiştirdiler. Osmanlı reformcularının milliyetçiliğinin gücünü anlamakta ve onun İmparatorluk için yarattığı tehlikeyi görmekte geç kalmışlardı. Fakat İmparatorluğun “başarısızlığı” gerçekten de onların politikalarının sorumlu olup olmadığı tartışılır. Burada 2 sorun karşımıza çıkıyor. 1-Toprakların korunması 2- yönetime destek sağlayacak kolektif bir ÜST KİMLİK 1—Toprakların Korunması; 1774 ve 1792 ‘de Ruslara karşı alınan ani yenilgiler, Osmanlının birdenbire askeri zayıflıklarının farkına varılmasına neden oldu.Acilen ordu modernleşmeliydi. Avrupa tarzında giyinen, donatılan ve yönetilen bir orduya geçiş 1826’da Muallem asakir- Mansure-i Mubammadiye’nin kurulması ile başladı. 1844’de bir düzenli ordu , bir aktif yedek ve bir milisten oluşan Prusya modeline uygun zorunlu askerlik getirildi. Modern bir ordu kurma amacı nüfus sayımın, kışlalar inşa etmeyi ve yol ve köprülerin iyileştirilmesini bir zorunluluk haline getirdi. Devlet kontrolünü artırmak ise haberleşmeye bağlıydı.1850 ‘lerden itibaren demiryollarının inşasının ardında yatan neden buydu. Reformlar modern eğitim kurumlarına olan ihtiyacı yarattı. Böylece Osmanlılar mühendis, mimar, doktor, veteriner muhasebeci, ve yönetici yetiştirmek için okullar açtı. En yeni donanım ve silahlarla Batı tipi bir ordunun yaratılması, bir devlet bürokrasisinin inşa edilmesi ve alt yapı yatırımları her ne kadar sınırlı da olsalar, devlet harcamalarında çok yüksek artışlara neden oldu Bu askeri gücün.Başarıl olması Tüm bunların kesintisiz devam etmesi için gerekli olan para ve insan gücü idi… Para ve İnsan;Osmanlı İmparatorluğu kuşkusuz bir tarım devletiydi. 1856 yılına kadar vergi gelirlerinin iki önemli kaynağı ; Aşar ve cizye vergileridir. Aşar;Yerli(köylülerden) alınan vergiler ve topak kiralama(toprak devlet olduğu için 3 yıllık aralıklarla kiraya verilirdi) Cizye; azınlıklardan(Hıristiyan ve Yahudi topluluklarından alınan vergiydi) daha sonraları bu vergi türü (cizye) ( İngiltere be Fransa’nın) baskıları ile kaldırıldı. Ayrıca gümrük vergileri, tüketim vergileri, geçiş ücretleri,liman ücretleri diğer vergiler gelir kaynakları arasındaydı. Ancak, merkezi hükümet bu ekonomik genişlemeden mali olarak karlı çıkacak durumda değildi. Hükümet, 1838’de İngiltere ile Balta limanı serbest ticaret antlaşması imzaladıktan sonra gümrük vergileri ve geçiş ücretleri alanında hareket özgürlüğünü kaybetti. Osmanlı başta İngiltere ve Fransa’ya borçlandı. Fakat 1875 ‘den sonra dış borçlarını ödeyemez hale geldi. Devlet itibarını ancak önemli gelir kaynaklarından bazılarını doğrudan yabancı alacaklara verdi Düyun-u Umumiye İdaresi’ne devletin bazı önemli gelir kaynaklarına doğrudan erişme olağanın verilmesiyle İmparatorluğun durumu iyice kötüleşti. Avrupa’daki bazı vilayetleri ve yerleri de borçları karşılığında verdi. Osmanlı İmparatorluğu kendisini toparlamak için zaman zaman çok uğraş verdi. Fakat karşısında öyle ( sanayide tarımda ekonomide eğitimde ticarette ) öyle ileri gitmiş ülkeler vardı ki onlarla baş etmesi mümkün değildi… Rekabette ve yarışta çok gerilerde kalmıştı.. Osmanlı İmparatorluğu’nun kendisini savunmada başarısız oluşunu tartışırken, Osmanlı’dan yedi kat daha zengin, beş kat daha kalabalık,30 kat daha fazla kömür üretimi ve binlerce km demiryolu olan Rusya gibi bir ülkeyle mücadelesinde ortaya çıkan sonucu fazla şaşırmamak gerekir.
Milli Kaynaşma; Toprak kaybı ve nihayetinde Osmanlı İmparatorluğu’nun yok oluşu yalnızca dış baskıların bir sonucu değildir; Fakat İmparatorluğunun gayrimüslüm topluluklarında ortaya çıkan ayrılıkçı milliyetçiliğin bu baskı ile karşılıklı etkileşiminin bir sonucuydu.Fransız Devrimi sonrasında, Avrupalı siyasal milliyetçilik düşüncesi, ilk önce Avrupa ile en güçlü denizaşırı ve karasal dış ticaret ağlarına sahip olan Yunanlılar ve Sırplar arasında yayıldı. Bulgarlar, Romanyalılar, Karadağlılar, Makedonyalılar ve Ermeniler de aynı amacı gütmeye başladılar. Hıristiyan topluluklarının entelektüelleri arasında milliyetçilik ideolojisinin yayılması, bu topluluklara sağlanan Avrupa himayesinin yayılmasıyla birlikte oldu. 1860 ‘larda Hıristiyan cemaatlerin zenginlik ve statüsünde ki görünür artışlar Müslümanlığın tepkisini çekmeye başladı. Bu tepki toplum düzeyinde ifadesini kitlesel şiddet olarak buldu. Elitler düzeyinde, Müslüman reaksiyonu kendisini ”Genç Osmanlı” harekatı olarak ifade etti. Genç Osmanlıların en temel düşüncesi reformların Batı’nın taklidine dayanmamasıydı.İslam bilimsel yeniliğe açık rasyonel bir dindi. Ve onun orijinal biçiminde, İslam toplumu embriyonik bir demokrasi yaşamıştı. Genç Osmanlılar, farklı topluluklara imparatorotluğun refahından pay vereceğini ve böylece bir parlamenter yönetimin getirilmesini savundular. Gayrimüslüm azınlıklar tarafından yaratılan yeni sosyal alan, Unsurların Birliğnin değil, fakat etnik milliyetçiliğin gelişmesi için çok daha uygun bir zemin oldu. 1877 ‘de Bulgarlar yüzünden İmparatorluk ile Rusya arasında savaş çıkması üzerine Müslümanlarla gayrimüslümler arasındaki ilişkiler tekrar gerildi.. Milliyetçiliğin ve liberalizmin saldırılarıyla karşı karşıya kalan Patişah 2. Abdülhamid’in (1876-1909) gösterdiği tepki, çağdaşları Avusturya- Macaristanın Francis-joseph’in ve Rusya’nın 3. Alexander’in gösterdiği tepkiden pek de farklı değildi. Temmuz 1908’de devrimi yapan ve dokuz ay sonra Patişah Abdülhamit’i tahttan indiren Jön Türkler kendilerini 1860- ve 1870’lerin anayasacılarının mirasçıları olarak takdim ettiler. Jön Türkler Türk milliyetçiliğini mi yoksa Müslüman- Osmanlı proto- milliyetçiliğni mi benimsemiş oluğu hep tartışılmıştır. 1908 Devriminde hemen sonra İTC en son temel sorun olan para ve insan sorunlarıyla ilgilenmeye başladı. Para konusunda mevcut olanaklar sınırlıydı.Temmuz 1909 ‘da bütün erkek Osmanlı tebaasında askerlik hizmeti zorunlu hale getirildi. İlk defa dine bakılmaksızın askere alma emri verildi. Osmanlıları mevcut kaynaklarını tam olarak kullanmaktan alıkoyan çok sayıda sınırlandırmalar vardı; 1. Dünya Savaşı’nın patlak vermesi, Jön Türklere kendilerini bu sınırlandırmalardan kurtarma fırsatı verdi 2 ağustos 1914 ‘te Osmanlı Hükümeti milli borcunu ödemeyi askıya aldığını ve asırlık Kapitülasyonları tek taraflı olarak kaldırdı. 1.Dünya Savaşı yenilgisi Osmanlı’nın sonu oldu. 600 yıllık Osmanlı İmparatorluğu tarihin arka sayfalarına itilmişti.
KAYNAKÇA;Bir ulusun inşası…ERİK J. ZÜRCHE
AKIL ÇELEN YAYINLARI…….2015 BASIMI
