
• Rüzgarın Hatıraları
Yönetmen Özcan Alper’in Rüzgarın Hatıraları, girişinde yaratmaya çalıştığı destansı dönem filmi pozunu, prodüksiyon zafiyetleri ve deneyimsizliğe kurban ediyor. Kısa süren bu pozdan sonra, film geri kalan zamanını bir dağ kulübesinde, üç kişi arasında sürdürüyor. Fatih Akın’ın The Cut filmini de çok eleştirdik ama yönetmen en azından cesurca kurduğu prodüksiyon bütünlüğünü filmin sonuna kadar sürdürmeyi başarmıştı. Flu çekilen sahnelerin ve flascbacklerin çoğunun büyük benzerleri Tarkovsky’nin filmlerinden biraz fazla esinlenmiş. Bir yönetmen kendi içselleştirmediği görseli bir görüntü yönetmenine yüklememeli.
Bu tür filmlerin az da olsa tarihi bilgiyi seyirciye vermesi gerekir. Ermeni bir aydın olan başkarakter Aram üzerinden bir halkın yaşadığı baskı ve zulümleri anlatmayı amaçlayan film bunu başaramıyor. Aram’dan sosyalist aydın bir karakter yaratmaya çalışan oyuncu Onur Saylak, bu karakterin acizliği ve beceriksizliği karşısında isyan etti mi bilemiyorum ama en azından aklından “yönetmenim, Aram biraz daha cesur davranamaz mı?” sorusu geçmiştir. Açıkçası ben hayatımda ilk kez bu kadar pasif ve beceriksiz bir başrol aydın tasvirine rastlıyorum. Böylesine politik bir yüke sahip karakterin, filmin çoğunda, kendisine kapısını açan bir adamın karısıyla flörtleşmesi karakter hakkında pek de iyi şeyler düşündürtmüyor. Ermenilerin hakkını ararken, korkak, yalancı, adaptasyon sorunu çeken çapkın bir portrenin ortaya çıkmasını ise yadırgadım.
• Azap
• Victor Frankenstein
Dünya edebiyatında bilim kurgu türünün ilk örnekleri ve Gotik edebiyatın başyapıtları arasında yer alan Frankenstein yüzyıllardır önemini kaybetmeden ilgi görmeye devam ediyor ve çeşitli yorumlamalarla beyazperdedeki serüvenini sürdürüyor. Paul McGuigan’ın yönetmenliğini üstelendiği Frankenstein yorumu da bu serüvene yeni eklenenlerden. Film ne yazık ki hikâyenin sahip olması gereken karanlık dehlizleri fazlasıyla aydınlık olarak resmediyor. Beklenen sertlik, dehşeti göremiyoruz. Hatta yer yer korku-komediye daha yakın bir film gibi duruyor. Yüksek bütçeli hayal kırıklığı filmlerinin arasında yerini alacak olan film kısa zamanla unutulacaktır.
• Pan
Peter Pan’ın evveliyatını anlatan filmde yetim Peter 2. Dünya Savaşı sırasında uçan korsan gemileri tarafından yetimhaneden kaçırılıyor ve Neverland’e götürülüyor. Filmde kullanılan Nirvana’nın eğlence sektörüne dair eleştirel sözleri olan, Smells Like Teen Spirit parçasının kullanıldığı sahne en başarılı sahneydi. Ancak film ile tezat oluşturuyordu. Çünkü film zaten eğlence sektörüne hizmet ediyor yani şarkının birebir muhatabı durumunda. Başarılı bir yönetmen olan Joe Wright’ın Hollywood’un seri film oluşturma tuzağında tüm etkisini kaybetmesi üzücü.
Kaynak: Birgün Gazetesi